Wednesday, May 03, 2006

Bir küçük kedi hikayesi

Sapsarı! Küçük ve kuyruksuz bir aslan gibi:)))

Onu ilk gördüğüm günü hatırlıyorum. Öylesine bir yerdeydim ki, bana tamamen yabancı, beni tamamen bilmez, benim öğrenmek için can attığım... Çekingen, korkak, ne yapacağını bilemez, kendine uymaz, kendini uyduramaz bir ruh hali içinde bir yandan da beklerken bir eli; elimi tutacak saçımı okşayacak, bana ait olduğumu hissettirecek... Onu gördüm.
Bir ele muhtaç; onu kucağına alacak, tüylerini okşayacak, hadi gel senin yerin burası diyecek...

Uzattım elimi, gelmedi kaçtı.
Belli ki kesik kuyruğunun büyük bir acısı vardı. Üzüldüm haline. Üstü başı kir pas içinde; sanki canının 8'i gitmiş, sonuncusu ile ayakta duruyor.. Küçücük, birkaç haftalık bir kedi yavrusu. Korkak, çekingen, güvensiz ve aç.

Gel zaman, git zaman alıştı bana:))) Alıştırdım onu kendime. Korktuğu elimi yavaş yavaş gezdirdim tüylerinde; sevdi elimi. Ben de onu sevdim. En çok da bir zamanların iflah olmaz gibi duran korkağının üzerime atlayarak kendini sevdirmeye çalışmasını sevdim. Artık kovsam bile gitmez, sevgi arsızı yılışığın teki:))) Yeniden güvenebilmeyi bilen, bir yılışık hem de.

Zamanla büyüdü tabii... Tüylerindeki pislikler koyboldu. Semirdi:))) Şirinleşti:))) Halinden memnun, mutlu bir kedi oluverdi. Onu her gördüğümde, "İyi ki kuyruğun kopmuş küçük kedi" diyorum. "Yoksa ben seni kendime nasıl alıştıracaktım? Benden korkup kaçmasan ben seni nasıl kovalayacaktım?"

Evet, kuyruğu hala kopuk ve hiçbir zaman yerine gelmeyecek. Bunun için gerçekten ayrı üzülüyorum. Belki kuyruğu kopuk olmasaydı da sevecektim onu (?) Ama.. Ama, şimdi başka bir şey var aramızda!

No comments: