Ne zamandır dilim sadece kendi kulaklarıma çalışıyor.
Ben boş zamanlarımı sıkılarak geçiririm.
Bugün acaba geçmişimin hangi anısını tazelesem?
Hayal edeceğim bir ümidim kalmamış, nereye gitsem?
Eski zamanlar olsa, şimdiki zamanı merak ederdim.
Bugün merak edecek bir yarınım yok!
Ben yalnız mıyım neyim?
Ben yaşlı mıyım neyim?
Thursday, December 21, 2006
Ben gibisi
Ben gibisi
Sever boğaza karşı martı sesi dinlemeyi
Virane bir iskele üzerinde uzanıp boşvermeyi
Bir sigara yakıp siktiri çekmeyi
"Kendine ihtiyacın var, hadi kızım yüreklen." demeyi
Ben gibisi
O gibilere benzemez
Sıcacık yuvasında kaderin gülmesini beklemez
Gider gıdıklar şansını
Onu güldüremese bile kendi güler yaptığına
Ben gibisi
Korkaktır ayrıca
Kendi beceriksizliğidir en çok ödünü koparan
Kendi kapasitesidir, iflahını kesen
Ben gibisi
Bambaşkadır
Bilinmez
Bana bile benzemez
Sever boğaza karşı martı sesi dinlemeyi
Virane bir iskele üzerinde uzanıp boşvermeyi
Bir sigara yakıp siktiri çekmeyi
"Kendine ihtiyacın var, hadi kızım yüreklen." demeyi
Ben gibisi
O gibilere benzemez
Sıcacık yuvasında kaderin gülmesini beklemez
Gider gıdıklar şansını
Onu güldüremese bile kendi güler yaptığına
Ben gibisi
Korkaktır ayrıca
Kendi beceriksizliğidir en çok ödünü koparan
Kendi kapasitesidir, iflahını kesen
Ben gibisi
Bambaşkadır
Bilinmez
Bana bile benzemez
Çok renkli bir ailede büyüdüm ben. Sevgi olmasa birbirine değmeyecek cümleleri üst üste kurup, ortak paydayı farklı paylara bölerek yaşadık yıllarca. Kimi zaman ağlanacak halimize güldük, kimi zaman yaptığımızın komikliğini fark etmeden yaşadık. Mesela bir ikindi vakti vardı yıllar öncesinden hafızamda kalan, hatırladıkça hala gülerim. :)
İkindi ezanıyla birlikte hacı babamla hacı annemin namaz vakti gelmişti. Önce annem abdest aldı. Salonun en ücra köşesinde, koltukla duvar arasında kalan daracık yere serdi seccadesini. Maksat, kimse rahatsız etmesin, kendisi kimsenin geçişini engellemesin. Ardından babam abdest aldı. Elinde seccade bütün evi dolaştı ve en sonunda annemin namaza durduğu o daracık yerin namaz kılmak için en uygun yer olduğuna karar verdi. Annemden kalan ve ikinci seccadenin aslında sığmadığı yerde namaza durdu. Eğilip kalktıkça birbirlerine çarpar oldular. Annem ilk fırsatta selam verdi ve artık konuşabilecek hale geldi:
"Süleyman koskocaman evde başka yer bulamadın mı namaz kılacak? Eğiliyorum sana çarpıyorum, kalkıyorum sana çarpıyorum."
Sonra kendi de yerinden vazgeçmeyerek namazına kaldığı yerden devam etti. Bu sefer selam verme sırası babama geldi:
"Camide bu kadar yere üç kişi sığıyoruz. Ne olmuş yani? Sus da kıl namazını!"
Annem durur mu? Sadece selam verebilecek ana kadar bekledi:
"Burası cami değil, koskoca ev!"
Babam sırası geldiğinde selam verdi:
"Yahu ne olmuş yani? Ne güzel namazımızı kılıyoruz işte!"
Bense bütün bu olanları seyredip gülmekten ölüyor, olur da aynı anda selam verirlerse ne olabilir diye düşünüyordum.
İkindi ezanıyla birlikte hacı babamla hacı annemin namaz vakti gelmişti. Önce annem abdest aldı. Salonun en ücra köşesinde, koltukla duvar arasında kalan daracık yere serdi seccadesini. Maksat, kimse rahatsız etmesin, kendisi kimsenin geçişini engellemesin. Ardından babam abdest aldı. Elinde seccade bütün evi dolaştı ve en sonunda annemin namaza durduğu o daracık yerin namaz kılmak için en uygun yer olduğuna karar verdi. Annemden kalan ve ikinci seccadenin aslında sığmadığı yerde namaza durdu. Eğilip kalktıkça birbirlerine çarpar oldular. Annem ilk fırsatta selam verdi ve artık konuşabilecek hale geldi:
"Süleyman koskocaman evde başka yer bulamadın mı namaz kılacak? Eğiliyorum sana çarpıyorum, kalkıyorum sana çarpıyorum."
Sonra kendi de yerinden vazgeçmeyerek namazına kaldığı yerden devam etti. Bu sefer selam verme sırası babama geldi:
"Camide bu kadar yere üç kişi sığıyoruz. Ne olmuş yani? Sus da kıl namazını!"
Annem durur mu? Sadece selam verebilecek ana kadar bekledi:
"Burası cami değil, koskoca ev!"
Babam sırası geldiğinde selam verdi:
"Yahu ne olmuş yani? Ne güzel namazımızı kılıyoruz işte!"
Bense bütün bu olanları seyredip gülmekten ölüyor, olur da aynı anda selam verirlerse ne olabilir diye düşünüyordum.
Çünkü annemin kızıyım!!! *#&">#'
Benim sol üst köşesi kırık bir aynam var. Kırık genlerimi her sabah acımasızca gösteren kör bir ayna.. Sen önce kendi kusurlarına bak, dediğim değersiz eşya! Gösteren ama göremeyen. Siyah kenarlı, büyük çerçeve ile aynı duvarı paylaşır. Güzel annemin kusursuzluğunu olanca zerafetiyle gösteren çerçevenin yanında sırıtır. İğreti durur. Bakılası değildir.
Olay günü, yine onun karşısına geçtim. Görmezlikten gelmek için değil, bu sefer uzun uzadıya incelemek için; önce soyundum. Kocaman göbeğimi, çatlaklarla dolu baldırlarımı, sutyene sığmayan göğüslerimi olanca haşmetiyle karşısına diktim.
O da gösterdi.
Beni son derece değersiz gösterdi, göremedi. Bendeki zekayı yansıtacak, kabiliyetlerimi ortaya dökecek, hassas ruhumu sergileyecek kadar ayna değildi!..
Sahip olmakla öğündüğüm hiçbir yönümü orada bulamamak, bulamadığımı aktaramamak... Hele de o çerçevenin aynayla oluşturduğu tezatlığı fark etmek...
Evet hakim bey, önce aynayı paramparça, ben kırdım. Hiç acımadan, bütün soğukkanlılığımla gerçekleştirdim bu eylemi. Bunu takiben çerçeveyi ve içindeki fotoğrafı yaktım. Ne yaptığımın bilincindeydim. Annemi de ben öldürdüm.
Olay günü, yine onun karşısına geçtim. Görmezlikten gelmek için değil, bu sefer uzun uzadıya incelemek için; önce soyundum. Kocaman göbeğimi, çatlaklarla dolu baldırlarımı, sutyene sığmayan göğüslerimi olanca haşmetiyle karşısına diktim.
O da gösterdi.
Beni son derece değersiz gösterdi, göremedi. Bendeki zekayı yansıtacak, kabiliyetlerimi ortaya dökecek, hassas ruhumu sergileyecek kadar ayna değildi!..
Sahip olmakla öğündüğüm hiçbir yönümü orada bulamamak, bulamadığımı aktaramamak... Hele de o çerçevenin aynayla oluşturduğu tezatlığı fark etmek...
Evet hakim bey, önce aynayı paramparça, ben kırdım. Hiç acımadan, bütün soğukkanlılığımla gerçekleştirdim bu eylemi. Bunu takiben çerçeveyi ve içindeki fotoğrafı yaktım. Ne yaptığımın bilincindeydim. Annemi de ben öldürdüm.
Aşklı Hayat
Ben aşklı yaşamayı seçtim;
Bir döndüm işime aşık oldum.
Bir döndüm kendime aşık oldum.
Bir döndüm sana aşık oldum.
Sonra,
Başım döndü.
Şimdi,
Her şey tepe taklak.
Acaba,
Ayağım nereye takıldı?
Bir döndüm işime aşık oldum.
Bir döndüm kendime aşık oldum.
Bir döndüm sana aşık oldum.
Sonra,
Başım döndü.
Şimdi,
Her şey tepe taklak.
Acaba,
Ayağım nereye takıldı?
Ağır geldi
Yükünü yüreğime vurdum
Kendimi yalnızlığa
Bir de yol vardı ayaklarımın altında
Yokuş yukarı gidiyor diye
Yürümedim.
Kendimi yalnızlığa
Bir de yol vardı ayaklarımın altında
Yokuş yukarı gidiyor diye
Yürümedim.
Bana hep böyle gelir;
Kızlar ve oğlanlar, küçüklerken ama çok küçüklerken, eğlenecek olmanın heyecanı ile apartmanın arka avlusuna birlik ve beraberlik içinde koşarlar. Kimi zaman ellerinde bir top olur. Belki de yakar top oynayacaklardır. Beraber, sınırsız, sınırlamasız, ön yargısız. Derken, aniden, oğlan çocuklarından biri yerden bir böcek kapar. Tiksinmeden. Kızlardan birinin gömleğinin içine atar. Gereksiz, şensiz, tatsız, olmasa da olur bir şakadır. Ama sadece şakadır. Kız çocuğu ağlar. Tiksinerek ağlar. Abartılı, kindar, küskün, sanki sadece verilmesi gerektiği için verilen bir tepkidir. Ama sadece tepkidir. İkisi de birbirlerinin yaptıklarına "şaşırır"lar. Çanak çömlek patlar. Bütün eğlencenin heyecanı söner. Dağılırlar. Son kez ellerinde toplarla eğlenmeye koştukları o günden sonra bir daha sadece sevmek ve sevişmek konusunda ortak hareket edebilme zorunluluğu hissederler. Ama sadece hissederler.
Tuesday, December 05, 2006
Bak ne söyleyeceğim!
Avaz avaz susuyorum
Dinliyorsun
Fakat tercümanı yok aramızın
Dinlediğini anlamıyorsun
Kıyamet
Ne felaket
Seviliyorsun
Ne felaket
Seviyorum
Tarumar.
Efendisiydim, hani?
Habire düşürüyorum kelimelerimi yerlere
Kaldırıp kirpiklerimi oynatamıyorum karanlığı yerinden
Gücüm darma duman
Sarsıldım, yorgun saçlarım dalgalanmaz rüzgarda
Ne felaket
Seviyorsun.
...Ve gidip yüreği dar birini seçiyorsun
Bu benim felaketim,
Yürüyorum yalnız.
Bu da senin felaketin,
Onunla yürüyorsun, ama yalnız!
Seviliyorsun
Ne felaket
Seviyorum
Tarumar.
Efendisiydim, hani?
Habire düşürüyorum kelimelerimi yerlere
Kaldırıp kirpiklerimi oynatamıyorum karanlığı yerinden
Gücüm darma duman
Sarsıldım, yorgun saçlarım dalgalanmaz rüzgarda
Ne felaket
Seviyorsun.
...Ve gidip yüreği dar birini seçiyorsun
Bu benim felaketim,
Yürüyorum yalnız.
Bu da senin felaketin,
Onunla yürüyorsun, ama yalnız!
Üstü kalsın
Biraz cesaret ısmarladım
Kalbimin saklısının doğumuna özel
Ürkek, titrek bir vapur dumanı gibi
Görünmez, aranmaz, uçucu olmaktan ziyade...
Olmalıydı.
Görmeliydin;
Yüklüydü yüreğim.
Yüklüydü cümlelerim.
Ve son...
Ve iki...
Ve üç...
Sayım durur durmaz,
Dilim çözülür çözülmez,
Gözlerin görür görmez,
Deyiverdim; "Seni seviyorum."
Olanca yankısı geri geldi ayyuktan sesimin
Cevap olarak; "Ben de seni." demedin.
Kalbimin saklısının doğumuna özel
Ürkek, titrek bir vapur dumanı gibi
Görünmez, aranmaz, uçucu olmaktan ziyade...
Olmalıydı.
Görmeliydin;
Yüklüydü yüreğim.
Yüklüydü cümlelerim.
Ve son...
Ve iki...
Ve üç...
Sayım durur durmaz,
Dilim çözülür çözülmez,
Gözlerin görür görmez,
Deyiverdim; "Seni seviyorum."
Olanca yankısı geri geldi ayyuktan sesimin
Cevap olarak; "Ben de seni." demedin.
Monday, December 04, 2006
Dante tam üstüne basmış;
"Başkalarının ekmeği acı,
başkalarının merdivenlerinden çıkmak eziyetlidir."
başkalarının merdivenlerinden çıkmak eziyetlidir."
Sobe
Onu sobeledim
Beni sergiledim
Seni sevgiledim
Bir de baktım ki;
Ebe de benim
Serzeniş de benim
Sensiz olan da benim
Beni sergiledim
Seni sevgiledim
Bir de baktım ki;
Ebe de benim
Serzeniş de benim
Sensiz olan da benim
Subscribe to:
Posts (Atom)